Add to Book Shelf
Flag as Inappropriate
Email this Book

Gelecek ile Yuzlesmek

By Paksoy, HB, Ph.D.

Click here to view

Book Id: WPLBN0100002743
Format Type: PDF eBook:
File Size: 1.07 MB
Reproduction Date: 8/28/2014

Title: Gelecek ile Yuzlesmek  
Author: Paksoy, HB, Ph.D.
Volume:
Language: Turkish
Subject: Non Fiction, Philosophy
Collections: Authors Community, Philosophy
Historic
Publication Date:
2014
Publisher: G Yayinevi
Member Page: erasmus rotterdamus

Citation

APA MLA Chicago

Hb Paksoy, B. P. (2014). Gelecek ile Yuzlesmek. Retrieved from http://gutenberg.cc/


Description
Dünya üzerindeki düşünce türleri genellikle üç'tür: 1) çevredeki insanları tartışmak; 2) uzak-yakındaki olayları incelemek; 3) düşünceleri eleştirmek. Dedi-kodu yapmak, duyduğuna bin katarak düşünmeden konuşmak, insanları tartışmak, eleştirmektir. Olaylar üzerine ileri sürülenler ise, insan topluluklarına, bir tek insan tarafından yapılan yorumlardır. Ancak, düşünceleri eleştirmek, o düşüncelerin ardındakini görmeyi gerektirir. Yalnız dedi-kodu ile yapılabilecek bir iş değildir. Düşüncelerin vuruşması, top ile savut arasındaki yarışmayı andırır. Barutun Çinden dünyaya yayılması ile toplar yapıldı ve taştan yapılmış korunaklı-savutlu duvarları yer ile bir etmek için kullanıldı. Karşılığında, savut yapıcılar, ördükleri taş duvarları çelik ile desteklediler. Topçular bu savutları yıkamadıklarında, daha etkin toplar yaptılar; namlu içine yiv yerleştirip hem güllenin gittiği uzaklığı arttırdılar hem de güllenin varacağı yeri daha yakından belirleyebildiler. Bu dönüşüm bu gün de sürüp gidiyor. Namlulu top yerine ıslıklı ok; savut da çelik yerine karmaşık bileşiklerden yapılıyor. Düşünceler ise kafa gücü ile işe başlar. Bir kafanın "güreş tutabilmesi" için de, gövdenin güreş tutabilmesi yoğunluğunda eğitimi gereklidir. Üniversitenin görevi de, bu eğitimi ve düşünceleri birleştirebilme yeteneğini bireylere aktarabilmektir. Düşünceler rahat giyilebilen bir terlik gibi, düşünmeden de kullanılabilir, giyilebilir. Dahası da, eskidikleri bile göze çarpmayabilir. Bu durumda, düşünceleri sorgulanmasını, yazılmasını önleyenler de, eski terlikler ile birlikte çöpe atılabilirler. Düşünceleri, gerçekleri saklayacak düzene koymak için, uygulayıcının düşünce yeteneğinin gelişmiş olması gerekir. Örneğin, bağımsızlık düşüncesini, bir başka topluma bağımlı duruma getirmek için, bir düşünür işbaşı yapabilir. Bağımlı duruma getirilmek istenen toplumun, kendi isteği ile bu sonuca vardığı yazılıp-ileri sürülebilir.

Summary
Bu başlık altında toplanabilecek pekçok atasözü bulabiliriz. Bunların arasında, Kazım Karabekir’in Türk Kurtuluş Savaşını anlatan bir kitabının girişine koyduğunu da unutmamak iyi olur: “Doğru görmek ve doğru yapabilmek için daha önce yapılanları doğru bilmek şarttır.”[i] “Neden gerektir?” sorusunu sorabiliriz. Bir yılan elimizi ısırdı ise, zehirli olup-olmadığını bilmek istermiyiz? Bizi yatıştırmak isteyen ‘iyi niyetli” biri kalkıp “yılan zehirli degil” dediğinde, hemen inanıp, yatak altta yorgan üstte dinlenmeye mi yatacağız? Yılan gerçekten zehirli ise, bunu bilmeden “doğru’yu nasıl yapabilecegiz?” Yılanı hemen öldürecekmiyiz, yoksa zehirini akıtıp, panzehir yapıp kullanacak mıyız?

Excerpt
Üniversite’nin görevi nedir? Şu tanımı yapabiliriz: düşünceleri birleştirip, ilerletmek. Düşünceleri birleştirmek ve ilerletmek neden gereklidir? Bir atılıma geçmek için, yer alacak olayların önceden ve kapsamlı olarak düşünülmesi gerekir. Düşünceler, bir atılımın başlangıcıdır ve yalnız üniversite içinde gelişmez. Düşünceler bir yönetime katılım birimi içinde gelişebileceği gibi, arkadaş toplulukları içinde de yer alabilir. Ayrıca, bir tek kişice de oluşturulup bir kitap içinde dünyaya sunulabilir. Örneklerini göstermek güç değildir. Her ileri sürülen düşünce, ardından gidilmesi gereken iyilik ve düzende midir? Bu değerlendirme yalnız üniversitelerde mi yapılabilir? Bir toplum içinde değişim gerekiyor ise, neden bu değişim bir kurumun tekelinde kalsın? Bir toplum, yaşamını diğer bir toplumun eline bırakamaz. Yoksa, o toplum yok olacaktır. Bir toplum içindeki alt kümeler için de bu durum geçerlidir. O zaman, düşünmeyi neden başkalarına bıraksın? Uzun süredir, ’düşünce önderliği’ adı altında yazı yazanların alışkanlıkları sürüp gidiyor. Ancak, bu 'düşünce önderlerinin' öne sürdükleri düşüncelere bireysel ya da kitlesel yanıt vermemek, gene düşünce yeteneğini 'başkalarına bırakmak’ anlamına gelmiyor mu? Bir düşünceye yanıt vermek, ağzına geleni söylemek değildir. Yanıt, düşünceye verilmelidir--kişiye değil. En uygun yanıt da, ileri sürülen düşüncelerin ardında ne gibi ve kimlerin çıkarlarının olduğu bulunup dökümü yapılarak elde edilir. Bu tür yanıtlar da, gereğince derin bilgi gerektirir. Bu tür bilgi derinliği de, birkaç kişinin bir kitaplığın içinde işbirliği yapmasını kaçınılmaz kılabilir. Önemli olan, toplum için olumlu sonuçlar alınmasıdır. Ancak bu olumlu sonucun görülebilmesi için, en önce ”toplum olarak varılmak istenen sonucun” toplumca bilinmesi gerekir.

Table of Contents
Icindekiler Gelecek ile Yüzleşmek "Düşüncenin Kökenleri" Üzerine Kısa Bir Mukaddime... "Büyük Oyun’da Osmanlı ve Arayışlar”... "Büyük Oyun’da Oyuna Gelmek"... "Bağımsız Yeni Türk Tuğunun Doğuşu..." KUTLUK VEREN BİLGİ ve 26 AĞUSTOS’A GİDEN YOL Türk Tarihi, Toplumların Mayası ve Uygarlık "Tarih mi, Yoksa Tarihçilik mi Sona Erdi? PAN ADLI İKİ KURGUSAL YARATIK: UYDURMA "BELGELERİN" TÜRKLER ZARARINA KULLANILMALARI1 Elma’nın İki Yarısı: Yöneten ve Yönetilen ilişkileri Evrim Düşüncesinin Devrimi Uzaysal Yönetim Dünya Değiştiren mi, Değer Yargısında bulunan mı? Üniversitenin Görevi Efes Bilmek, Anlamak, Yapmak

 
 



Copyright © World Library Foundation. All rights reserved. eBooks from Project Gutenberg are sponsored by the World Library Foundation,
a 501c(4) Member's Support Non-Profit Organization, and is NOT affiliated with any governmental agency or department.