Add to Book Shelf
Flag as Inappropriate
Email this Book

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE YAPAY ZEKÂNIN ROLÜ, ÖNEMİ VE KULLANIMI

By Tuncer, Murat, Dr.

Click here to view

Book Id: WPLBN0100750506
Format Type: PDF (eBook)
File Size: 11.37 MB.
Reproduction Date: 12/20/2024

Title: OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE YAPAY ZEKÂNIN ROLÜ, ÖNEMİ VE KULLANIMI  
Author: Tuncer, Murat, Dr.
Volume:
Language: English
Subject: Non Fiction, Technology, artificial intelligence
Collections: Authors Community, Technology
Historic
Publication Date:
2024
Publisher: BZT TURAN PUBLISHING HOUSE
Member Page: ANIL CAN

Citation

APA MLA Chicago

Murat Tuncer, D. D. (2024). OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE YAPAY ZEKÂNIN ROLÜ, ÖNEMİ VE KULLANIMI. Retrieved from http://gutenberg.cc/


Description
Yapay zekâ kavramı, modern teknoloji ve bilim dünyasında önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilen bir toplantıda, ilk kez 1956 yılında Dartmouth Konferansı’nda resmi bir terim olarak tanımlanmıştır. John McCarthy, Marvin L. Minsky, Nathaniel Rochester ve Claude E. Shannon gibi bilgisayar bilimlerinin öncü isimleri tarafından sunulan bir öneri mektubunda, yapay zekâ, insan zekâsına benzer şekilde bilgi işleyebilen, öğrenebilen ve problem çözebilen makineler geliştirme amacıyla bir araştırma alanı olarak tanımlanmıştır (Alpaydın, 2013; Ajalo et al., 2025). Bu girişim, bilgisayar bilimleri ve matematik gibi disiplinlerin kesişiminde yeni bir bilim dalının temelini atmıştır. Bu tarihi başlangıcın ardından, yapay zekâ araştırmaları zamanla daha karmaşık algoritmaların geliştirilmesi ve büyük veri setlerinin işlenebilmesi sayesinde hızla ilerleme kaydetmiştir. Özellikle 2000’li yıllardan itibaren, veri işleme kapasitesindeki artış, paralel işlemcilerin yaygın kullanımı ve derin öğrenme gibi ileri düzey algoritmaların uygulanması, yapay zekânın daha işlevsel ve etkili hale gelmesine olanak tanımıştır. Örneğin, derin öğrenme temelli sinir ağları, görüntü tanıma, doğal dil işleme ve öneri sistemleri gibi alanlarda çığır açıcı sonuçlar elde edilmesini sağlamıştır (Alanoğlu & Karabatak, 2020). Bu süreçte yapay zekâ, yalnızca akademik bir araştırma konusu olmaktan çıkarak, sağlık, finans, savunma, ulaşım ve eğitim gibi birçok sektörde devrim yaratacak bir teknoloji haline gelmiştir. Yapay zekâ, insan zihninin duygusal ve irrasyonel yönlerinden bağımsız olarak, tamamen analitik ve mantıksal süreçlere dayalı bir şekilde işleyen, teknolojinin sunduğu yenilikçi çözümlerin bir bütünüdür (Kayım, 2021). Bu sistemler, belirli bir hedefe ulaşmak için büyük veri kümelerini analiz ederek, öğrenme ve karar alma yeteneklerini geliştirebilen algoritmaların kullanımını içerir. Yapay zekâ, yalnızca karmaşık problemleri çözmekle kalmaz, aynı zamanda insanlar için günlük yaşamı kolaylaştıran çözümler sunar. Günümüzde, yapay zekâ uygulamaları, son kullanıcılarla doğrudan etkileşim kuran teknolojilerde hızla yaygınlaşmaktadır. Örneğin, akıllı telefonlardaki sanal asistanlar, e-ticaret sitelerindeki öneri sistemleri, kişiselleştirilmiş öğrenme platformları ve müşteri hizmetlerinde kullanılan sohbet botları, yapay zekânın bireylerle etkileşime geçtiği başlıca alanlardır. Bu durum, yapay zekâ ile bireyler arasında doğrudan bir iletişim köprüsü kurulmasını sağlamış ve bu teknolojiyi günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline getirmiştir. Bu hızlı yayılım ve benimseme süreci, bireylerin yapay zekâ teknolojisiyle etkili bir şekilde etkileşimde bulunmalarını ve bu teknolojiyi eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirmelerini gerekli hale getirmiştir. Yapay zekâ sistemlerinin etik sorunlara yol açabileceği, önyargılı kararlar verebileceği veya mahremiyeti ihlal edebileceği göz önünde bulundurulduğunda, bireylerin bu konulara duyarlılık göstermeleri ve bilinçli kullanıcılar olmaları büyük önem taşımaktadır. Long ve Magerko (2020) ile Rehan ve arkadaşları (2025), yapay zekâ ile ilgili temel bilgi ve becerilerin kazanılmasının yalnızca teknolojiyi anlamak için değil, aynı zamanda onun olası etkilerini değerlendirmek ve gerektiğinde sorgulamak için kritik bir gereklilik olduğunu vurgulamaktadır. Dolayısıyla, yapay zekâ çağında bireylerin hem fırsatları hem de riskleri dikkate alarak bilinçli bir şekilde hareket etmeleri, bu teknolojinin hem bireyler hem de toplum için daha güvenilir ve faydalı bir şekilde benimsenmesine olanak tanıyacaktır. Bu süreç, yalnızca yapay zekâ teknolojilerinin kullanımıyla sınırlı kalmamakta, aynı zamanda bu teknolojilere yönelik eleştirel bir düşünce yapısının geliştirilmesini ve etik kaygıların göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir. Bireylerin, yapay zekânın potansiyel faydalarından yararlanırken, bu teknolojinin karar alma süreçlerindeki sınırlamalarını ve olası yan etkilerini anlaması, daha sağlıklı bir dijital ekosistemin oluşumuna katkı sağlayacaktır. Yapay zekâ, insan beyninin yerine getirdiği karmaşık işlevleri çeşitli yönlerden makineler üzerinde taklit etmeye çalışan ve bu bağlamda insan zekâsını modellemeye yönelik yöntemler geliştiren disiplinler arası bir bilim dalıdır (İnce, İmamoğlu, & İmamoğlu, 2021; Prentzas, 2013). Bu bilim dalı, düşünme, öğrenme, problem çözme, algılama ve karar verme gibi insan zekâsının temel unsurlarını anlamaya ve bu unsurları bilgisayar sistemlerinde yeniden oluşturmayı hedefler. Örneğin, doğal dil işleme, görüntü tanıma ve özerk sistemlerin geliştirilmesi gibi yapay zekâ uygulamaları, bu alanın gerçek dünyadaki yansımaları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda, yapay zekâ sadece teknolojik bir yenilik değil, aynı zamanda insan düşüncesini ve davranışlarını derinlemesine inceleyen bir araçtır. Bu disiplinin kökeni, matematik, istatistik, bilişsel bilimler ve bilgisayar mühendisliği gibi birden fazla bilim dalından beslenmektedir. Yapay zekânın gelişimi, yalnızca teknolojik altyapıdaki ilerlemelerle değil, aynı zamanda insan beyni ve düşünme süreçlerine dair daha derin bir anlayışın kazanılmasıyla mümkün olmuştur. Günümüzde bu anlayış, özellikle derin öğrenme, makine öğrenimi ve büyük veri analizi gibi alanlarda çığır açan yeniliklerin temelini oluşturmaktadır. Genel anlamda yapay zekâ, insan zekâsının sinir sistemi, gen yapısı gibi fizyolojik ve nörolojik yapılarını taklit etmeye yönelik bir anlayışa dayanır. Bununla birlikte, yalnızca biyolojik süreçlerin bir yansıması değil, aynı zamanda doğal olayların matematiksel ve algoritmik bir şekilde modellenerek bilgisayar sistemlerine ve yazılımlara aktarılmasıdır (Pomerol, 1997). Bu tanım, yapay zekânın temel amacını, insan zekâsının temel prensiplerini anlamak ve bu prensipleri makinelere aktarmak olarak özetlemektedir. Sinir ağları ve genetik algoritmalar gibi teknolojiler, bu modellemelerin uygulanabilirliğini artırmış ve yapay zekânın daha etkili bir şekilde çalışmasını sağlamıştır. Yapay zekâ, insan gibi düşünen, insan gibi davranan, akılcı (rasyonel) düşünen ve akılcı davranan sistemlerin geliştirilmesiyle ilişkilidir. Başka bir deyişle, bu sistemler, insan zekâsının zeki olarak değerlendirilen davranışlarını taklit ederek, karmaşık problemleri çözmek veya belirli görevleri yerine getirmek için tasarlanmıştır. Örneğin, doğal dil işleme ile insanlarla iletişim kurabilen sohbet botları, görüntü tanıma teknolojileri ile yüzleri ayırt edebilen güvenlik sistemleri ve karar destek sistemleri bu kapsamda değerlendirilebilir. Howard (2019) ve Sana ve arkadaşları (2025), bu bağlamda yapay zekânın yalnızca insan zekâsının bir taklidi olmadığını, aynı zamanda yeni ve akılcı çözümler sunabilen bir araç olduğunu vurgulamaktadır. Bu süreçte makine öğrenmesi, yapay zekânın gelişiminde en kritik aşamalardan biri olarak görülmektedir. Makine öğrenmesi, geleneksel programlama yöntemlerinden farklı olarak, sistemlerin önceden tanımlanmış kurallarla değil, deneyim ve veri analizi yoluyla öğrenmesini sağlar. Bu yöntem, büyük veri kümeleri üzerinde çalışarak, sistemlerin kendilerini sürekli geliştirmelerine ve bir görevi daha etkili ve verimli bir şekilde yerine getirmelerine olanak tanır. Örneğin, bir makine öğrenmesi modeli, kullanıcı davranışlarını analiz ederek e-ticaret platformlarında kişiselleştirilmiş öneriler sunabilir ya da sağlık alanında hastalık teşhisi için kullanılan bir model, geçmiş tıbbi verilere dayanarak daha doğru sonuçlar üretebilir. Derin öğrenme, makine öğrenmesinin en gelişmiş alt dallarından biri olarak, özellikle büyük ve karmaşık veri setlerinin işlenmesinde devrim yaratmıştır. Derin öğrenme yöntemleri, çok katmanlı sinir ağları aracılığıyla ham verilerden anlamlı özellikler çıkar

Table of Contents
İÇİNDEKİLER Yapay Zekâ ve Eğitimde Dönüşüm................................................1 Öğretmenler ve Yapay Zekâ Okuryazarlığı................................6 Okul Öncesi Öğretmenlerinin Yapay Zekâyı Çocuklara Öğretmek İçin Uygulayabileceği Etkinlikler..........................23 Yapay Zekâ Destekli Oyun, Robotik Sistemler ve Çocukların Geleceğine Etkisi.......................................................25 Yapay Zekânın Eğitimde Kullanımı ............................................34 Erken Çocukluk Dönemi ve Yapay Zekâ ..................................43 Anaokulları ve Anasınıflarının Yapay Zekâ Teknolojileriyle Yeniden Düzenlenmesi...................................................................52 Çocukların Bilişsel, Sosyal ve Duygusal Gelişiminde Yapay Zekâ..........................................................................................56 Okul Öncesi Dönemde Bireyselleştirilmiş Öğrenme ve Yapay Zekâ..........................................................................................64 Yapay Zekâ Destekli Eğitim Teknolojileri................................ 73 21. Yüzyıl Becerileri ve Dijital Çağın Çocukları...................... 76 Çocukların Bilişsel, Sosyal ve Duygusal Gelişimi............... 79 Türkiye’de Yapay Zekaya Yönelik Yerel Yaklaşımlar............81 Etik ve Veri Güvenliği Perspektifinden Yapay Zekâ............83 Sonuç ve Öneriler.............................................................................88 KAYNAKÇA ..........................................................................................90

 
 



Copyright © World Library Foundation. All rights reserved. eBooks from Project Gutenberg are sponsored by the World Library Foundation,
a 501c(4) Member's Support Non-Profit Organization, and is NOT affiliated with any governmental agency or department.